14 Temmuz 2013 Pazar

Çağlar Boyu Kürt İhaneti

Yalanlarla dolu bir coğrafyada, yalan yanlış bilgilerle donatılarak yaşıyoruz malesef.
Bu yalanlardan biri ve en hayasızı ise kürtleri şirin gösteren yavşakların son zamanlarda sürekli gündeme getirdikleri “bu vatan için birlikte savaştık” ve “çanakkale’de kürtler de savaştı” yalanlarıdır.
Evet biz bu vatanı birlikte kurduk, çanakkale‘de birlikte savaştık.
evet evet hatta yahudiler ile birlikte savaştık ve kurduk biz bu memleketi.
peki ya kürtler? ya araplar?
arapların bu kategorizasyonda neden yer almadıklarına daha önce etraflıca değinmiştik. hatırlayanlar bilirler;
(bkz: çağlar boyu arap ihanetleri/#13735392)
zaten konumuz da araplar değil, onun için biz kürtlere geçelim…
kürtler ile ilgili pek çok gerçeği, rakamlara, resmi verilere dayanarak yazıyoruz uzun zamandır.
(bkz: rakamlarla kürtler ve kürt sorunu/@protest sanayici)
(bkz: 16 milyon yeşil kartlının 12 milyonu kürt/@protest sanayici)
bu yazımızı da rakamlara dayandıracağız ki türk’ün kutlu zaferlerine kürt’ü ortak etmek isteyen yavşaklar üzerine söz söyleyemesin…
başlangıç olarak osmanlı devleti’nin, avrupa kaynaklarında geçen birinci dünya savaşı öncesi nüfus ve demografik verilerine göz atalım.
1914 nüfus saymına göre osmanlı’nın resmi nüfusu 14 milyon civarındadır.
lakin bu nüfus sayımında sayılmayan göz ardı edilen unsurlar da katılırsa ve yabancı gizli servis raporları göz önüne alınırsa osmanlı’nın nüfusu 18 milyon olarak karşımıza çıkıyor.
ingiliz kayıtlarına göre;
osmanlı nüfusu: 18.000.000
kürt unsur: 2.800.000
alman istihbarat raporlarına göre;
osmanlı nüfusu: 18.000.000(ingilizler ile aynı)
kürt unsur: 1.600.000
alman ve ingiliz belgelerindeki kürt unsur arasındaki çelişki ingilizlerin, zazaları da kürt nüfus toplamına katmasından kaynaklanıyor belli ki.
birinci dünya savaşında silah altına alınan toplam asker;
osmanlı harbiye nazırlığı resmi rakamı: 2.998.000
ingiliz kayıtlarına göre;
toplam silah altına alınan personel: 3.156.000
kürt unsur: 44.000
alman istihbarat raporlarına göre;
toplam silah altına alınan personel:2.998.000
kürt unsur: 44.000
bu rakamlara istinaden şunu diyebiliriz ki, rakamlar osmanlı’nın müttefiki olan almanya’nın istihbarat birimlerinin hazırladığı raporlara dayandırılmıştır, ingilizler de alman raporlarını referans almışlardır.
şimdi alman raporlarını referans alarak sesli düşünelim.
osmanlı tebası içindeki kürt nüfusun oranı: 18.000.000/1.600.000= yaklaşık olarak yüzde 10
osmanlı ordusundaki kürt unsur oranı: 2.998.000/44.000= yaklaşık olarak yüzde 1.5 hadi biz ona yüzde 2 diyelim ki yuvarlak olsun.
bir dengesizlik var gibi.
evet. var…
zira osmanlı’da kürt-türk diye kayıt tutma yoktu, müslüman-gayrimüslim olarak kayıt tutulurdu. yani kürtler osmanlı’nın asli unsurlarından biriydi.
şimdi sevgili kürt sevicilerine soruyorum.
osmanlı’nın asli unsur olarak kabul ettiği ve nüfusunun yüzde 10′una tekabül eden halk, osmanlı’nın en çetin dönemi olan birinci dünya savaşı esnasında neden asli unsur olmamış ve osmanlı ordusu’nda nüfusuna oranla yer bulmamış?
geçelim…
çanakkale cephelesinde şehit sayıları:
yine alman istihbarat raporlarından;
toplam şehit:48148
kürt unsur: 221
çanakkale’de silah altına alınan toplam kürt unsur: 12.000
toplam şehit sayısının binde 5′i…
kürtlerin belki şehit sayısı ve çanakkale savaşına olan katkıları daha fazla olabilirdi.
lakin, kürtler bugün iddia ettikleri gibi bu vatanın asli unsuru gibi davranmadılar, örneğin çanakkale savaşında tek bir kurşun dahi atmadan dağılan 77. alayın tamamı kürttür.
savaştan kaçan bu kürt askerler cephe gerisinde osmanlı ordusunu uğraştırmış, erzak ve mühimmat konvoylarını yağmalayarak düşmandan daha fazla zararlar vermiş ve savaş dolayısıyla haklarında infaz kararı çıkarılmış ve yakalanan firariler derhal infaz edilmiştir.
yine kürtlerden mürekkep bir başka alay olan 72. alay ise çatışmaların en çetin olduğu conkbayırı’nda kanatlarını korumakla görevli olduğu 57. alayı yüzüstü bırakmış, silahlarını dahi düşmana terk ederek etrafa dağılmış ve hatta esir düşmüşlerdir.
şefik aker paşa anılarında bu kahpelikten bahsetmektedr.
edward j erickson adlı bir ingiliz savaş tarihçisi “ordered to die” (türkçe çevirisi “size ölmeyi emrediyorum”) diye bir kitap yazmıştır.
bu kitap birinci dünya savaşı’nda osmanlı ordusunu anlatıyor.
fakat kitabın çoğu yerinde “osmanlı ordusu” yerine “türk ordusu” denmiş.
yazar sunuş kısmında bunu şöyle açıklıyor: “bu kitap 1. dünya savaşında osmanlı ordusu adını taşıyorsa da aslında türk ordusunu anlatmaktadır.
“gerçekten de, savaşa baktığımızda en acımasız düşmanları olan ingilizlerin osmanlılarla değil, her zaman türklerle savaştıklarını görürüz.”, “her ne kadar osmanlı imparatorluğu hukukî olarak varlığını hâlâ sürdürmekte ve ayrıca araplar ve kürtler gibi bağlı halklar orduda hizmet etmekteyseler de ordunun özü türk’tü ve siperde ölmek gerektiğinde ölenler genellikle türkler oluyordu”
şimdi dönem dönem biz bunları yazdığımızda, şanlı çanakkale zaferimize ortak çıkmaya çalışanlar kürt şehit sayısının az olmasını, çanakkale’nin coğrafi uzaklığına bağlıyor ve “kürtlerin diğer cephelerde savaşıp şehit olduğu”ndan bahsediyorlar…
diğer cepheler…
hangileri? kürtlerin yaşadığı coğrafyaya yakın olan cepheler.
misal sarıkamış.
kürtlere çanakkale’den çok daha yakın. sarıkamış’ta osmanlı harp tarihi kayıtlarına göre verdiğimiz şehit sayısı 50.000′dir.
ingiliz kaynakları bu rakamın 90.000 olduğunu refere eder, rus kaynaklarına göre bu rakam 108.000′dir.
savaş öncesi osmanlı resmi kayıtlarında slah altına alınan kürt unsur sayısının 44.000 olduğunu yukarıda belirtmiştik.
sarıkamış harekatına vilayet’i sitte diye adlandırdığımız coğrafyadan intikal eden şehit sayısı ise 1300′dür.
bu 1300 şehidin 1000 kadarı erzurum ve gaziantep vilayetlerinden olup geri kalanı diğer vilayet’i sitte sancaklarındandır.
yani osmanlı kaynaklarını referans alırsak 50.000 şehidin sadece 300′ü kürttür ki bu oran çanakkale savaşındaki oranın hemen hemen aynısıdır.

sarıkamış’ı ele almışken, sarıkamış’ta kürtlerin neler yaptığını incelemeye devam edelim.
miralay hafız hakkı bey’n aktarımlarından;
“soğuk ve moskofla mücadelede oldukça başarılıyız. lakin cephe gerimize sarkan ermeni ve kürt çeteleri tüm ikmal bağlantılarımızı tehdit ve yok etmekte gayet başarılılar. bu şartlar altında bu savaş kazanılamaz…”
bir diğer kaynak ise, sarıkamış harekâtını rus genel kurmayına mensup general nikolski bütün cephe savaşlarını günü gününe not etmiş ve eser rusya’da yayınlandıktan sonra emekli kaymakam nazmi (osman) bey eseri türkçeye tercüme ederek 1934 yılında 120 sahife halinde erkân-ı harbiye matbaasında bastırabilmiştir.
general nikolski’nin notlarındaki aktarımlarından;
“türkler, cephe gerilerini ve ikmal yollarını sağlama almadan böyle bir harekata girişiyorsa bunun adı “intihar”dır. başka birşey olarak adlandırılamaz…”

rus istihbaratından albay alexiyev’in aktarımından;
“ermeni gerillalar arşen ve reizyan‘dan aldığım raporlar doğrultusunda sayılarının azlığından ve türklere karşı başarısız olacaklarından çekindiğimi söylediğimde, kendileri ile birlikte 1500 kürt’ün hareket ettiğini beyan ettiler. bunların hepsini kasparyan ve skolitsa ile birleştirmek sureti ile tokat’tan van’a kadar olan sahada türklerin cephe gerisine sarkarak zaferimize önemli katkılarda bulundular.”
bir başka rus gizli servis raporuna bakacak olursak;
kirmanşah’tan tahran’a…
kirmanşah konsolosluğu idarecisinin gizli telgrafı,
30 aralık 1914
tahran’a.
kirmanşah’a gelen amir han zaharyantskürdıstan’da ve hamadan’da türklere karşı ermeni ve kürt mücahitlerden birlik oluşturmak niyetinde ve genel saymandan ona belirtilen bölgede herhangi bir göstermelik görev verilmesini talep ediyor. misyonun planını bildiğini belirtiyor. kendisine esas olarak güvenmek mümkün müdür?
talimatınızı rica ediyorum, imza: dolgopolov
(rgvia fond 2000, liste 1, dosya 3851, yaprak 75)
sarıkamış‘ı da geçelim mi?
hadi bir başka yakın coğrafya’ya, ırak cephesine gidelim.
kut ül amare savaşı’nda osmanlı kayıpları: 25.000
ingiliz raporlarına göre kut ül amare şehit olan kürt unsur: 40(sadece kırk)
peki hemen yaşadıkları coğrafyanın yanıbaşındaki bu savaşta nerede bu asli unsurumuz?
herneyse.
çanakkale ve birinci dünya savaşı esnasında kürtlerin durumu tamamen budur. dahası da var.
kürtler neden savaşmaktan imtina etti?
kürtler savaşa gönüllü olmadı zira osmanlı toprakları 5. kol faaliyet alanıydı. osmanlı ile savaşan tüm devletler kürt coğrafyasında nifak dağıtmak ve kürtleri angaje etmek için cirit atıyorlardı.
kürtlere çok önemli vaatler yapılıyordu.
“osmanlı savaşı kaybedecek, kürtler kazanan tarafta olursa gelecek onların olur…”
işte bu vaatler ile kürtler osmanlı ordusuna katılmak yerine, kendi bölgelerinde eşkiyalık yapmayı, osmanlıyı arkadan vurmayı ve ingiliz, fransız ve rus kuvvetlerine yardımcı olmayı seçtiler.
kurtuluş savaşımız cephelerinde de durum birinci dünya savaşı cephelerinden farksızdı.
kürtler kurtuluş savaşına iştirak etmedikleri gibi, birinci dünya savaşından güçlü, kayba uğramamış, donanımlı ve zengin çıkmışlar. kurtuluş mücadelesi veren şanlı ordumuzun amacına ulaşmaması için ellerinden gelen yapmışlardır.
kurtuluş savaşı sırasında kürt isyanları;
simko isyanı :1919-22
ali batı isyanı :11 mayıs 1919
şeyh mahmut berzenci isyanı :21 mayıs 1919
koçgiri isyanı :6 mart 1921

ey bu vatanın asli unsuru olan kürtler. sizin tabirinizle “türkiye milleti”(!) kurtuluş mücadelesi verirken bunları neden yaptınız?
hadi diyelim ki tüm kürtleri genellememek gerek bu isyanlarda.
diğer kürtler ne yaptı?
kurtuluş savaşımızda şehit olan kürt sayısı kaç?
bununla ilgili herhangi bir yabancı gizli servis yahut devlet istihbarat raporuna rastlayamadım. lakin kürt coğrafyası olarak kabul edebileceğimiz bölgelerin şehit sayıları şu şekilde;
ağrı: 1
batman: 1
bingöl: 55
bitlis: 23
hakkari: 1
mardin: 111
diyarbakır: 110
muş: 18
siirt: 23
şırnak: 8
şanlıurfa: 152
van: 43
toplam: 546
kurtuluş savaşında verdiğimiz toplam şehit:  15.055(on beş bin elli beş)
bu bir kaynak, bir başka kaynakta durum daha da vahim;

bir diğerinde ise şu tablo karşımıza çıkıyor;

bu rakamları baz alırken 1920′li yıllarda bu vilayetlerde türk-türkmen nüfusunun kürt nüfusundan daha fazla olduğu göz ardı edilmemelidir. yani yukarıda verilen rakamlar türk şehitleri de kapsamaktadır. türk ve kürt şehitlerin rakamlarını yarı yarıya kabul edecek olursak en iyimser rakamla kurtuluş savaşı sırasında sadece 546/2= 273(iki yüz yetmiş üç) Kürt şehit olduğunu idrak edebiliriz…
şimdi gerek brinci dünya savaşı, çanakkale savaşı ve diğer cepheler ile kurtuluş savaşımız esnasında kürtlerin bu vatanın asli unsurları(!) olarak milli mücadelelere intikalleri ve verdikleri kayıplar ortada.
ayrıca kürt teali cemiyeti‘nn faaliyetleri, şeyh sait isyanı, mutkili hacı musayusuf ziya beyihsan nurivanlı rasimtevfik cemal ve teğmen ali rıza gibi kürt hainlerin yaptıkları da tbmm’nin zabıtlarında hala belgeli ve arşivli bir şekilde durmakta.
bunlar bir yana bizler, mustafa kemal’in idam emrini verenin kürt mustafa paşa olduğunu da unutmadık hala…
milli mücadelede kürtlerin bir başka ihanet vesikası da ali galip olayı‘dır.
ingiliz ajanı binbaşı noel, ali galip ve kürdistan teali cemiyeti liderleri malatya’ya geçerler. burada bir kürt birliği kurarak sivas yolunda mustafa kemal’i öldürecekler ve kongre’nin toplanmasına engel olacaklardır.
ancak mustafa kemal girişimi haber alır ve tedbir alır.
malatya’da türk birlikler ingiliz ajanı, ali galip ve kürdistan teali cemiyeti liderlerini kıstırırlar. tutuklama emri vardır. noel, ingilizlerden yardım ister. saraya baskı yapılır fakat sonuç varmez. en sonunda kaçmak zorunda kalırlar.
görüldüğü üzere daha sivas kongresi öncesinde bile kürtler ingilizlerle, istanbul hükümeti ile birlikte mustafa kemal’e karşıdır.
ingiliz gizli belgeleri de bunu doğrulamaktadır.
28 kasım 1919’da mr. kindson’un londra’ya gönderdiği raporda şöyle yazılıdır:
“kürtlere her ne kadar inanmasak da onları kullanmamız çıkarlarımız gereğidir.”
9 aralık 1919 tarihli yüksek komiser robeck’in lord curzon’a raporunda ise şunlar yazılıdır:
alıntı
“kürtler bütün ümitlerini ingiliz hükümetine bağlamış durumdalar. bu ara mustafa kemal gittikçe tehlikeli olmaya başlıyor. kuvvetler, kürtleri mustafa kemal paşa’ya karşı kullanmak için para ödemeye hazırdırlar”
alıntı
bitmedi…
ingiliz gizli belgeleri’nin verdiği bilgiye göre kürtler aynı zamanda yunanlılarla da temas halindedir.
amasya’da yunan temsilcisi ile görüşen kürtler, yunanlılara türk ordusunda ele geçirilen kürt esirlere iyi davranılmasını ve bu esirlerin türk ordusuna karşı kullanılmasını önerir. teklif kabul edilir ve esir kürtler yunan ordusunun hizmetine girerler.
kürt-yunan işbirliğinin en büyük sonucu ise koçgiri isyanı’dır. yunan ordusu büyük ilerleyişe geçmeden hemen önce kürtler isyan eder. yunan ordusu bursa’ya doğru ilerlerken kürtler sivas’a doğru yürümeye başlar.
amerikan askeri ateşesi durumu şöyle rapor eder:
alıntı
“… yunanlılar önemli bir zafer kazanırlarsa kürt isyanı türkiye’nin arkasını ciddi bir şekilde tehdit edebilir. ancak batıdaki savaş türklerin lehine gelişirse, türkler, ellerindeki yarım düzine yetenekli liderden biriyle kürt sorununa son verebilir. ingilizler kuşkusuz bu durumu bilmektedirler. gene de kürt sorunu ile meşgul olduğu sürece mustafa kemal’in musul’a el koyamayacağını düşünmektedirler. dolayısıyla kürt akımına yardımcı olmaktadırlar.”
alıntı
koçgiri isyanı’nın başlangıç tarihi sadece yunan ilerleyişine değil aynı zamanda londra ve san remo konferansları’na da denk gelir. ankara hükümeti ve milli mücadele kürtler kullanılarak böylece sıkıştırılmaktadır.
“1071’de türklere yardım etmeseydik malazgirt’i kazanamazlardı” ile başlayıp “cumhuriyeti birlikte kurduk, ama sonradan bize ihanet edildi.” safsataları artık yerini milli duruşa, milli bilince bırakmalı ve bu vatana ve millete ihanet edenler, arkadan vuranlar değil, türkiye’nin gerçek sahibi olan türk milleti konuşmalıdır artık.

20 Ocak 2013 Pazar

AZERBAYCAN’DA 1990 “KARA OCAK” (QUARA YANVAR) KATLİAMI


20 Ocak olayları, Azerbaycan’da bağımsızlık harekâtının önemli bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. 20 Ocak 1990′da, Sovyetler Birliği askerleri tarafından Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de 137 Azeri katledildi. Dönemin Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov’un emriyle Sovyet tankları, 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gecede, Bakü sokaklarında bağımsızlık yürüyüşü yapan kalabalığın üzerine acımasızca ateş açmıştı. Ateş sonucu aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 137 kişi hayatını kaybetti, 700 den fazla kişi de yaralandı. Yüzlerce kişi ise tutuklandı ve ülkede olağanüstü hal ilan edildi. Azeri Halkı’nın tepkisinin artması üzerine Sovyet ordusu, Bakü’yü terk etti
Bu katliama “Kara Ocak” (Quara Yanvar) denmektedir ve asıl neden ise Ermenilerle alakalıdır. Ermenilerin artan toprak talepleri karşısında büyük bir Azeri kitlesi tepki göstermiş ve “Ermeniler Dışarı” sloganları atarak yürüyüşler tertiplemişlerdi. Buna misilleme olarak Ermenistan’da yaşayan çok sayıda Azeri kovulmuştu. Süreç; çok ustaca hazırlandı. Gorbaçov döneminde, Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin 25 Temmuz 1990’da yayınladığı bir kanuna dayanarak Dağlık Karabağ’da da av tüfekleri dâhil olmak üzere tüm ateşli silahlar toplandı. Karabağ’da bu toplama işini bizzat Rus askerleri yönetti. Ağustos ayından itibaren direk olarak Azerileri hedef alan Ermeni saldırıları başladı. Aslında plan göstere göstere uygulanmaya başlamıştı. Toplu taşıma araçları taranmaya, evler yakılmaya velhasıl terör yapılmaya başlanmıştı. Kısa bir süreçte; 186 bin Azeri Azerbaycan’a gitmeye zorlandı. Bu tam anlamıyla bir Etnik Temizlik Operasyonu olarak tanımlanabilir. Amaç; topyekün olarak o coğrafi alanda bir tek Azeri’nin kalmaması, Karabağ topraklarının tamamen Ermeni ve Ruslarca iskân edilmesi şeklindeydi.
1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce işgal edildi ve öldürülme korkusuyla evlerini terk edenlerin Azerbaycan’a göçü başladı. Hocalı Katliamı esnasında 10 bin kişinin yaşadığı Hocalı’da sadece 3 bin Azeri kalmış, keskin nişancı dehşeti içinde olan halk yolda yürümekten dahi korkar olmuştu. Resmi kayıtlara göre; 613 olarak anılan hayatını kaybedenlerin sayısının gerçek olmadığı ve bu rakamın 1300’den fazla olduğu ifade edilmektedir. Burada yaşayan az sayıdaki Ahıska Türkü’nün de katliamdan etkilendiğini, evlerinin yakıldığını ve öldürülenler olduğu gerçeği de bulunmaktadır.
Zorlukla 12 kilometre ötedeki Ağdam Kenti’ne gelmeyi başaranların büyük kısmı soğuktan kangren olan bacaklarını kaybetti. Hocalı, Ağdam arasındaki orman yoluna; aralarında göğüsleri kesilmiş kadınların, bebeklerin, yaşlıların, kafa derileri yüzülmüş cesetlerin dizildiği, katliamı yaşayan görgü tanıklarınca aktarılmıştır.
Katliamı; Monte Melkolyan” adlı bir Ermeni komutan yönetti. Melkonyan; birçok diplomatımızın öldürülmesinde rol almış, Orli Baskını” ile de ilgisi olan eski bir “ASALA” lideridir. Bugün Ermeni Cumhurbaşkanı olan “Serj Sarkisyan” ise o tarihte Ermeni kuvvetleri komutanıydı ve Monte Melkonyan’ın kardeşi olan ünlü Ermeni yazar “Markar Melkonyan” da Sarkisyan’ın yanında yer almaktaydı.
Mackar Melkonyan; Amerika’da çıkardığı “Benim Kardeşimin Yolu (My Brother’s Road) adlı kitapta kardeşinin yaptığı katliamı şöyle yazmıştır:
“Bir gece önce 23.00 saatlerinde, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı’nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğuya doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar Azeriler Dağlık Karabağ’ın yüksekliklerine ulaşmış ve alta olan Azeri kenti Ağdam’a doğru inmeye başlamışlar…
…Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgârın sesi ıslık çalıyordu ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgâr henüz erkendi…
…Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek “Disiplin yok” diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt Olayları’nın dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”
SSBC’nin (Azerbaycan) Sumgayıt Şehri’nde, Ermenistan’da öldürülen ve zorla göçe zorlanan 250 bin Azerinin intikamını almak için 27 Şubat 1988’de ortaya çıkan olaylar Ermenilerce “Sumgayıt Pogromu” olarak adlandırılmıştır. Pogrom; etnik bir gruba etnik, dinsel ya da siyasi nedenlerle yapılan şiddet olaylarını tanımlar. Bu olayların bizzat Ermeniler tarafından organize edildiğini savunan tarihçiler de vardır. (Örneğin: Azeri Tarihçi Ziya Bunyatov) Bu olaylarda, SSCB Genel Savcılığı (Генеральный прокурор СССР) tarafından açıklanan resmî rakamlar; 26 Ermeni ve 6 Azeri olmak üzere toplamda 32 kişinin öldüğü şeklindedir

Google +1 Nedir ? Faydaları Nelerdir ?


Bugün sizlere yepyeni bir konudan bahsetmek istiyorum.Web sitenize hit,seoda fayda sağlayacak,sizin tanınmanıza katkı sağlayacak bir servis bu.
Google bildiğiniz üzere Google + (Plus)‘ı çıkartmıştı.Google Plus bir sosyal medya ağıdır.Google bununla bünyesinde indexi bulunan milyonlarca siteye yeni kapı araladı.Yani bu hizmetle siz Google’ın sosyal medya ağı Plus’ta sitenizi paylaşabiliyorsunuz.Bununla birlikte web siteniz doğal olarak sosyal bir site haline geliyor.Tabi web sitenizin Google Plus’ta hit alması,hakkında çok konuşulması size ayrı olumlu etkiler getirir.Google bu servisiyle hem varolan sosyal medya sitelerine rakip olmaya çalışıyor,hem de web sitelerinin sosyal olup olmadığını kendi bünyesinde denemek istiyor.google+1 nedir
Şimdi gelelim,Google Plus Faydalımıdır ?
Biraz saçma bir soru oldu anlayacağınız üzere.Çünkü üstte yazdıklarımdan sonra oldukça faydalı olduğunu siz de anlamışsınızdır.Fakat ne gibi faydaları olduğunu şimdi açıklıyorum.
Google Plus’ı web sitenizde aktif kullanırsanız,web sitenizi Google Plus’ta paylaşıp tanıtırsanız web sitenizde gözle görülür bir artış meydana gelir.Web siteniz hem kendi kelimelerinde yükselir hem de sosyal ağdan sitenize hit gelir.Tabi bu kriterler web sitenizin büyümesine olumlu yönde katkı sağlar.Zaten birçok makalemizde vurguluyoruz.Seo için önemli kriterlerden ikisi hit ve sosyal medyada çok aktif olmak.Siz bu iki kriteri Google Plus’la başarabilirsiniz.Tabi şuanda servis çok yeni olduğu için diğer sosyal medya ağları kadar büyük değil.Ama siz sadece web siteniz için Google Plus’ı kullanabilirsiniz.

Topal Asker -Nihal Atsız.


Topal Asker
(H. Nihal ATSIZ)
Ey saçları “alagarson” kesik hanım kız!
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
Bacağımla alay etme pek topla diye.
Bir sorsana o topallık nerden hediye ?
Sen Şişli’de dansederken her gece, gündüz
Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz
Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
Siz salonda dansederken bizler savaştık.
Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!
Olan işler dimağını azıcık yorsun!
Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;
Biliyorum baldırını o kadar nazla
Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla
Benim bütün elbisemden… Hatta kendimden…
Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada ben
Neyim? Bir hiç… işe güce yaramaz, topal…
Sen sağlamsın senin hakkın dünyadan zevk al:
Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!
Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!
Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
Yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.
Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
Dolaşırken… Biz de tipi, fırtına, yağmur,
Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık
Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık…
Gülme bana bakıp pek arsız arsız
Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!
Sana karşı haykıranı mecbursun dinle;
Bugün hesap göreceğiz artık seninle:
Ben cephede geberirken, geride vatan
Aşkı ile bin belalı işe can atan
Anam, babam, karım, kızım eziliyorken
Dağlar kadar yük altında… Gel, cevap ver, sen
Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!
Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda…
Ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
Sizin için harbederken yedim kurşunu.
Onun için topal kaldı böyle bacağım,
Onun için tütmez oldu artık ocağım.
Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.
Kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,
Bu amansız boğuşmada öldü yarımız,
Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim kanımız
Size şarap oldu sanki… Şehit canımız
Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz;
Zıpladınız,kudurdunuz arsız,edepsiz!…
Gerçi salonlarda “yıldız” dı senin adın,
Hakkikatte fahişesin ey alçak kadın!
Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:
Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.
Omuzunda neden seni fuzuli çeksin?
Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..